bugün

entry'ler (25)

ucube sensin

(bkz: gazino)

gazino

ucube sensin ile dikkat çeken, albümü yakında piyasaya çıkacak türk rock grubu. sound rock-metal arası bir yerde, albümü merakla bekliyoruz.

http://www.facebook.com/gazino

ucube sensin

fikir de güzel, şarkı da güzel.
grup nedir ne değildir diye bakmak için (bkz: http://www.facebook.com/gazino)

captain tsubasa

alevli topların, imkansız vuruşların, akıl almaz kurtarışların havada uçuştuğu 90'lar çizgi filmi. temel olarak japonların futbolu büyük bir heyecanla ve uzakdoğu sporlarıyla harmanlayarak yorumlamasıdır.

(bkz: http://90larmuzesi.wordpress.com/2011/04/09/tsubasa/)

90 lar müzesi

90larmuzesi.wordpress.com adresinden ulaşılabilen, sağda solda gördüğümüz 90'lar nostaljisi kırıntılarını bünyesinde toplayan site.

tam da 90'lar nostaljisi kabak tadı vermeye başladı derken detaylı incelemelerle, sebep sonuç ilişkileriyle her şeyi çok güzelce açıklayan, ufuk açan, diğerlerini gölgede bırakan, adının hakkını veren müze.

san sebastian

bask bölgesinin ne başkenti (bkz: vitoria), ne de en büyük şehridir (bkz: bilbao); ancak kesinlikle en güzel şehridir. şehrin merkezinde iki tane hilal biçiminde mükemmel plaj bulunur, bunlardan daha merkezde, daha büyükçe olanı mükemmel bir şekilde etraftaki tepeler tarafından bir kucak misali sarmalanmıştır. iki plajın arasındaki tepede (mont urgul) yer alan park da şehre tepeden bakar, müthiş bir san sebastian manzarasına sahiptir.

bir de diğer bask şehirlerinde olduğu gibi san sebastian'da da akıllara zarar tapaslar vardır.

chichen itza

yucatan yarımadası'nda, merida ile valladolid arasında yer alan antik şehirdir.

kendisini dünyaca önemli kılan unsur ise şudur: ekinoks günlerinde, güneşin doğuşu ve batışında, güneş ışınlarının geliş açısının piramidin basamaklarına vurarak oluşturduğu gölgeler sonucunda ortaya bir yılan imgesi çıkar. gölgeler merdivenin bir kısmını karanlıkta bırakır, geride kalan aydınlık kısım ise en alt basamaktaki yılan kafası heykeliyle birleşerek mayaların kutsal sayıp taptığı yılan halini alır.

her yıl ekinoks dönemlerinde on binlerce kişi el castillonun basamaklarında oluşan bu görsel şovu izlemek için buraya akın eder, dolayısıyla bu tarihlerde aşırı kalabalık olur. ekinokstan bir önceki ve bir sonraki hafta da aynı görüntüyü verdiğinden bu tarihlerde ziyaret etmek, kalabalıklara kapılmamak açısından daha akıllıca olacaktır.

hem merida (2 saat civarı), hem valladolid'den (45dk) ulaşım kolaydır. ancak en ünlü maya şehri olduğu için en büyük turist akınlarına da chichen itza uğrar, bu sebeple hem valladolid'den, hem de merida'dan kalkan ilk chichen itza otobüslerinin saat 8'de yola çıktığını düşünürsek, valladolid'den 45 dakikada sabahın erken saatlerinde gelenler genelde ilk kafileyi oluşturur ve siteyi daha rahat gezerler.

dediğim gibi el castillo ve çevresindeki meydan oldukça etkileyicidir, ancak bunun dışında pek bir olayı yoktur açıkçası. tabii ki koskoca ve iyi korunmuş bir şehir olduğu gerçeğini görmezden gelmemek lazım, ancak bu açıdan da tek değildir. eğer ekinoks zamanında gidilmiyorsa iyi korunmuş antik şehirler için uxmal veya palenque, maya harabelerinin gölgesinde muhteşem karayip plajlarında yüzmek içinse tulum tercih edilmelidir.

mont saint michel

şu dünyadaki en güzel şeylerden biri olan, fransa'nın atlantik kıyısındaki ufak bir kara parçasının üzerine kurulmuş ufak bir kent ve manastır kompleksidir. bu yapıyı özel kılan şey ise üzerinde kurulu olduğu kara parçasının gelgit alçakken karayla bağlantılı olması, sular yükselince de adaya dönüşmesidir.

'aziz michael tepesi' anlamına gelen yapının inşasına 700 civarı yıllarda başlanan manastır çok uzun bir zaman sonunda bugünkü halini almıştır. önce bir kilise olan yapı daha sonra genişletilmiş, evler, surlar, kale filan derken ufak adanın tamamını kaplayan görkemli bir yapıya dönüşmüştür.

nantes'ın tren garından buraya düzenli otobüs seferleri düzenlenir. nantes da paris'e trenle 2 saat civarındadır. bence paris'e yapılan her gezi ya burayı ya da chambord şatosu'nu içermelidir.

chambord şatosu

loire vadisi'nin açık ara en ihtişamlı şatosudur. şato aslında tamamlanmamıştır, ama tamamlanmamış hali bile nefes kesecek güzelliktedir.

fransız kralı birinci françois'nın isteğiyle yapımına başlanmıştır. françois'nın hoşlandığı kız blois yakınlarında yaşamaktadır, françois da kızı etkilemek için -kral'dan etkilenmeyen kız şatodan etkilenecek sanki, neyse- chambord'a bu şatoyu kondurmuştır.

bu şatoyu yaptıran fransız kralı i. françois'yı, türk öğrencileri ilkokul tarih kitapları sayesinde yakından tanır. françois i, kanuni'ye mektup yazıp ondan yardım isteyen ünlü fransız kralıdır. françois bu şatoya o kadar takmıştır ki bütün hazinesini buna harcamış, hatta oğullarından biri ispanya'da rehinken "başlarım fidyesine, o parayla iki kat daha çıkarım" demiş ve oğlunu geri almak yerine şatonun inşasına devam etmiştir.

elhamra sarayı

granada'nın hemen yanıbaşındaki tepeye kurulmuş, yaklaşık 700 yıldır şehre, sözün iki anlamıyla da tepeden bakan bir saray. adı arapça 'al hamra'dan gelmektedir ve 'kırmızı olan' manasını taşır. sarayın yapımında kullanılan kırmızıya kaçan renkteki taşlardan bu adı almıştır. sarayın kendisi öyle aman aman çığır açacak nitelikte bir mimariye sahip değildir, ancak büyüklüğü, şehre egemen yapısı, inanılmaz güzellikteki iç mekan işlemeleri, fayansları, kurak bozkırların ortasındaki klimaları ve cennet parçası bahçeleri ile birleşince kompleks akıl almaz bir güzellik kazanır.

14.yy'da kurulan elhamra'nın bahçesinde klimalar var, evet. araplar bir devirdaim sistemi kurarak suyun kompleks içinde sürekli akmasını sağlamış. gerçekten de sarayın bahçelerinde dolaşırken dört bir yandaki kanallarda şarıl şarıl sular akıyor, dolambaçlı kanallar suyun daha çok dolaşmasını sağlıyor ve ortamın sıcaklığını düşürüyor. bu sayede şehirde 40 dereceleri bulan hava sıcaklığı elhamra'nın bahçelerinde hep 28 derece civarında kalabiliyor. kuraklıktan uzak bu yapı sayesinde çöl gibi bir bozkırın ortasında dev ağaçlar, büyük bahçeler, çeşitli bitkiler yetiştirilebilmiş araplar.

en az sarayın kendisi kadar güzel olan bir unsur ise akıl almaz bahçeleri. ispanyolların anlayamayıp 'generalife' adını verdikleri bu bahçelerin asıl adı arapça 'cennet el-arif', yani arifin cenneti. sarayın mükemmel su ve serinletme sistemi sayesinde sahip olduğu bu bahçeleri görünce neden adını cennet koyduklarını çok iyi anlıyor insan.

granada

güney ispanya'daki en şirin, en güzel şehirdir bence. şehrin tepesine kondurulmuş elhamra sarayı granada'daki en büyük yapıdır. şehrin hemen yanındaki tepeye kurulmuş bu dev saray granada'ya tepeden bakar, siz de şehrin sokaklarında yürürken ne zaman kafanızı kaldırsanız bu emevi sarayını görürsünüz.

ancak elhamra şehrin her şeyi değildir; elhamra çevresinde yer alan, beyaz evler ve daracıkı sokaklardan oluşan albayzin adlı eski yahudi-müslüman semti de en az elhamra kadar görmeye değerdir. gün batımında albayzin'in sokakları şenlenir, düşen sıcaklık ile insanlar evlerden çıkmaya, biralar şaraplar akmaya başlar, müzik sesi yükselir ve size de ışıklarıyla gece içinde yavaş yavaş belirmeye başlayan elhamra'yı izleyerek içkinizi yudumlamak düşer.

finlandiya

dünyanın en müreffeh ülkelerinden olan finlandiya allah sizi inandırsın 70'lere kadar bir tarım ülkesiydi. bu tarihten sonra mükemmel bir vizyonerlik ve düşük nüfus sayesinde, başta nokia'nın bayraktarlığında yavaştan sanayiye, hi-tech ürünlere ve de sonrasında hizmet sektörüne kaymıştır. şu an paraya para demeyen finlandiya şu an elektronikte ve dizaynda dünyanın en başarılı ülkelerindendir.

turku

finlandiya'nın isveç'e bakan kıyısında bulunan eski başkenti. finlandiya rus hegemonyasına girdikten sonra, burası dönemin rus başkenti st.petersburg'a uzak olduğu için başkentlik helsinki'ye taşınmıştır.

turku bugün "ben finlandiya'nın kültürel başkentiyim" diye geçinse de helsinki kültür ve tarih de dahil her açıdan turku'dan daha güzel bir şehirdir bence. turku ise öyle kendi halinde bir öğrenci şehridir şimdi.

palenque

meksika'nın chiapas eyaletinde 80 bin küsur nüfuslu bir şehir. modern şehir oldukça küçük ve sıkıcı olsa da, chiapas eyaletinin incileri olan agua azul ve palenque harabelerine en kolay buradan gidildiği için uğramak zorunlu gibi bir şeydir.

modern şehrin hemen dışındaki arkeolojik şehrin de adı palenque'dir. buraya şehirden "ruinas" diye bağırarak geçen vosvos dolmuşlarla 10 peso (yaklaşık 80sent) karşılığında ulaşılabilir. bir chichen itza kadar ünlü olmasa da en az onun kadar güzeldir, palenque'nin özelliği cangılın, nehirlerin ve ufak bir şelale zincirinin tam ortasında yer alması, büyük olması ve çok iyi korunmasıdır. antik şehrin girişinde bir de müze bulunur, antik şehrin biletiyle müzeye girmek ücretsizdir.

yaxhcilan ve agua azul ile birlikte chiapas'taki en önemli turistik noktalardandır.

bahia

brezilya'nın doğusunda bulunan bir eyalettir.

"bahia" portekizce'de körfez anlamına gelen "baia"nın eski yazılış şeklidir. eyalet bu adını, başkenti salvador'un etrafına kurulmuş olduğu "bahia de todos os santos", yani "bütün azizlerin körfezi" adı verilen körfezden alır. orta çağ'da afrika'dan getirilip satılan kölelerin ilk durağıdır, bu yüzden afrika kökenli insan çoktur. afrika'nın kültürel öğelerine de sıkça rastlanır bu eyalette. insanların giyiminden tavuk kurban edilen dinlere, yenilen yemeklerden diğer dini ritüellere kadar birçok kültürel unsur bahialıların afrikalı köklerine dayanır. buranın halkı çalışkan ve zengin güney brezilyalılar (örn. sao paulolular) tarafından tembel ve aylak olarak görülür.

ülkenin rio de janeiro'dan en çok turist çeken bölgelerinden olan salvador ve doğal güzellikleriyle ünlü chapada diamantina bahia'da yer alır. güney amerika'ya afrika aktarmalı gelen portekizliler ilk önce bu eyalete çıkmıştır, brezilya'da kurdukları ilk şehir olan porto seguro da bu eyaletin sınırları içindedir.

salvador

bahia eyaletinin başkenti olan, 3 milyon küsür nüfuslu şehir. güney brezilyalılar pek sevmez burayı, şehri çirkin ve tehlikeli, halkını da tembel ve aylak bulurlar. ancak turistlerin rio de janeiro'dan sonraki en büyük tercihidir. özellikle şehrin tarihi merkezi olan pelourinho'nun rengarenk sevimli binaları ve birbirinden heybetli kiliseleri ile gerçekten de turistik açıdan büyük bir potansiyele sahiptir.

şehrin tam adı "são salvador da bahia de todos os santos", yani "bütün azizlerin körfezi'nin yüce kurtarıcısı"dır. brezilya'nın ilk başkentidir.

tulum

meksika'nın yucatan yarımadasında bulunan, playa del carmen'den bir, cancun'dan iki saat kadar güneyde yer alan bir şehir. buradaki maya kalıntıları ve kalıntıların mevcut olduğu plaj ve kayalıklar şu ölümlü gözlerimin gördüğü en güzel şeylerden biridir. beyaz kumlardan oluşan sahil, turkuaz renginde, akıl almaz güzellikteki bir deniz, ve bunların hemen yanındaki kayalıklardan denize tepeden bakan bir maya tapınağı ile nacizane fikrimce meksika sınırları içerisindeki en güzel yerdir.

cancun

yeni acapulco. abd sömürgesi olmuş denebilir, şehirdeki neredeyse her alışverişinizde dolar kullanabilirsiniz, amerikan turistlerin ve spring break'çilerinin bir numaralı tercihidir. şehir oteller bölgesi ve şehir merkezi olmak üzere ikiye ayrılır. bütün kalabalıklığı, para harcamaya gelen dallama amerikalı turistlerin varlığı, vıcık vıcık insan dolu sokakları ve plajlarına rağmen insan çekmeye devam eder, bunun sebebi ise akıl almaz güzellikteki plajlarıdır.

burayı fazla tiki ve piyasa bulan turistlerin yeni tercihi ise azıcık güneydeki playa del carmen'dir. ancak playa del carmen de ufak bir cancun'a dönüşme aşamasındadır.

valencia

ismini latin amerika'daki birçok şehre vermiş ispanyol şehri. denize çok yakın olmasına rağmen sanıldığının aksine deniz kıyısında değildir. yazın giderseniz içinizi sıkacak kadar sıcak, bayık ve çöl gibi bir şehirdir. güneşin her yeri kavurması ve şehirde hiçbir su birikintisi görememeniz yetmezmiş gibi eskiden şehrin merkezinden akan nehrin kurumuş yatağı da bu çöle kurulmuş şehir hissini arttırır. ne denizi, ne de nehri vardır, görülecek pek bir şey yoktur açıkçası valencia'da. vakit kaybetmeden güney ispanya'ya veya barcelona'ya ilerlemek dar zamanlı seyyahların hayrına olacaktır.

tallinn

fotoğraf makinenizle ne çekseniz güzel çıkan kent. prag'ın biraz daha küçüğü, baltık temalısı.

ayrıeten baltık'taki yolcu gemilerinin de uğrak noktasıdır. helsinki'nin tam karşısında yer alır, 20-25 euro civarı bir ücretle 2 saat içinde tallinn'den helsinki'ye, helsinki'den tallinn'e geçebilirsiniz. ikisi de schengen ülkesi olduğundan ne vize sorulur ne bir şey.